Seyit Ardıç / Ankara Sanayi Odası Başkanı
Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını gurur ve coşkuyla kutlamanın heyecanı içindeyiz. Bu gururu ve mutluluğu yaşarken bir asır önceki şartları, İstiklal Savaşı’nın ve Cumhuriyetin hangi koşullarda kazanıldığını asla unutmamamız gerekiyor. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, dönemin en güçlü ordularına karşı yokluklar içinde verilen Kurtuluş Savaşı’yla bağımsızlığımız kazanıldı. Hemen ardından ise sırada ekonomik bağımsızlık savaşımız vardı.
Avrupa’daki en küçük ekonomi Osmanlı’da idi
Avrupa’nın büyük devletleri arasında en küçük ekonomi ve en düşük üretim düzeyi Osmanlı’daydı. 1914 yılında Meclis’e sunulan bütçede devletin toplam harcaması 34 milyon lira, eğitime ayrılan pay ise sadece 500 bin liraydı. Buna karşın kibrit ithalatı için 200 bin lira ayrılmıştı, çünkü ülkede kibrit fabrikası bile yoktu. İlk kibrit fabrikası 1926 yılında kurulacaktı. 1915 yılında yapılan sanayi sayımına göre, sermayedarların sadece yüzde 20’si Türk kökenliydi. Tüm ülkede 182’si işler durumda sadece 282 sanayi kuruluşu vardı ve bunların tamamına yakını yabancıların ve azınlıkların elindeydi.
Atamızın da söylediği gibi askeri zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa kazanılan başarılar da sürekli olamaz. Cumhuriyetin ilanından sonra devletin ve özel sektörün kurduğu tesislerle ülkemiz sanayileşmeye başladı. 100 yılda büyük bir dönüşüm gerçekleştirdi ve tarım ülkesi olmaktan çıkıp, sanayi ülkesi haline geldi.
Kişi başına gelirimiz artık 10 bin doları gördü
1923 yılında 13 milyon nüfusu ile kişi başına düşen gelir seviyesi 43 dolar olan ekonomimiz, bugün 85 milyonu aşan nüfusuyla kişi başı 10 bin dolar gelir seviyesini, 577 milyon dolar olan milli gelirimiz de 900 milyar dolar seviyesini aştı. 1927 yılında işletme sayısı 65 bin 245 ve gayri safi yurtiçi hasıla içerisinde sanayinin payı yüzde 11 iken, bugün Türkiye ekonomisi 1.7 milyon işletme sayısı ve hasılada yüzde 21 sanayi payına ulaşmış, ülkemiz dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına girmiştir.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken, ülkemizin kalkınma hedeflerine ulaşmak için gidecek çok yolumuz, yapılacak çok işimiz var. İkinci yüzyılda “Türkiye Yüzyılı” vizyonuyla, dijital ve yeşil dönüşümümüzü gerçekleştirip, yüksek katma değer üreten, ileri derecede sanayileşmiş ülkeler arasında yer alacağımıza ve dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğimize yürekten inanıyorum. ■